
Türümüzün en karmasik ve en zengin deneyimlerinden biri olan askta ornegin, "seni seviyorum" sozcukleri, bakistan, temastan, kokudan ve aski ifade eden cesitli seslerden cok daha buyuk onem kazanmistir. Duyularimizin ortak yasanmisligi araciligiyla aski paylasmaktansa, ona sozcuklerle sahip cikmaya calisiyoruz. Her ask farkli olduguna gore (farkli kokular, farkli dokunma bicimleri, farkli psikolojik roller) , her askta, paylasilan sozcukler de farkli olur, diye dusunuyor insan. Ama, hayir! Kalip sozcukler, yasadiklarimizdan daha onemli. Ve "seni seviyorum" tumcesindeki totaliter sahiplenme, tum ask deneyimlerini standartlastiriyor. Aski nicellestiriyor. Bu tumceyi, aski aritmetige dokmek icin kullaniyoruz. "Ben, uc kere asik oldum." sf.36
Söz alışverişine dayanan tüm ilişkilerde, birinin ötekine egemen olma durumu vardır. Konuşulan söz, bizzat konuşma eylemi, insanın insana hükmettiği düzenin çok önemli, ayrılmaz bir parçasıdır. Sözcükler, insanların denetlenmesi ve birbirlerini denetlemeleri için şarttır. sf.39
Tüm kahramanlar totaliterdir. Sonsuz yaratıcılık potansiyalimizi hadım ederler. Özgür bir insanın kahramanları olamaz, çünkü kahraman statükoyu simgeler. Taklit edilmesi gereken bir modeli simgeler. Kahraman yaratma özlemi, hepimizin içindeki totaliter eğilimi, güçlü bir kişiye gönüllü olarak boyun eğme ihtiyacını gösterir. Kahramana duyduğumuz gereksinim, kendi içimizdeki güvensizlikten doğar. İster muhalefette, ister iktidarda, ister balığa çıkmış, ister işte olalım, hepimiz bir başkasından (saygı duyulan bir meslektaşımızdan tutun da kendisi de bir tür kahraman olan Tanrı'ya kadar) neyi, nasıl ve ne zaman yapmamız gerektiğine ilişkin bir işaret bekleriz. sf.84
Alternatif hareketler, düzenin gösterdiği yollardan gitmeyi reddeden insanlar da aynı totaliter modeli seçer. Onlar da belirli semtlerde yaşarlar. Kendi lokantalarına giderler, özel bir giyim ve konuşma tarzları, hatta özel tatil yerleri vardır. Onlar da kendilerini ayırmayı seçmişler ve kendilerini yabancılara kapatmışlardır. İlk bakışta bağımsızlık girişimi gibi gözüken bu davranış tarzı da, bir başka ayrımcılık örneğidir aslında. Düzene karşı özgürlük çağrısında bulundukları halde, kendi üyelerine baskı yaparlar. Bu baskı ve tekdüzeliğin kaynağı, kendi kendilerine empoze ettikleri totaliter düzendir. sf.122
Hocalar, psikologlar, yasa koyucular ve yöneticiler aklın duygulara egemen olmasını öğütlerler her zaman. Uygarlığa ancak akıl yoluyla ulaşılabileceği, aklın da sadece homo sapiens'te bulunduğu söylenir. Türümüzün akla dayanmayan, makul olmayan davranışlarının, hayvansı alt beynimizden kaynaklandığı belirtilir. Toplumda bir "aksaklık" baş gösterdiğinde, örneğin bir Hitler ortaya çıktığında, bunun açıklaması basittir: Halkın duygularıyla oynamakta üstat olan Hitler, Goebbels ve Speer, tıpkı ilkel bir toplumdaki gibi, simgeler ve gösteriler aracılığıyla insanların duygularını yönlendiriyor, manipüle ediyorlardı. Akıl sayesinde insan, var olan her şey üzerinde mutlak bir hakimiyet kurmalıdır. Akılcı insanı hayvan olan insandan ayırıp yüceltmek, totaliter gücün doruğunu oluşturur. sf.222
okumak istiodum ben çok bunu!!
YanıtlaSil